Allianz Trade Küresel Anket Raporu 2023

Allianz Trade Küresel Anket Raporu 2023: Esnekliği Test Etmek

01 Haziran 2023

Yönetici Özeti

  • 2023 yılı Allianz Trade Küresel Araştırmamızda; ABD, İngiltere, Almanya, Fransa, İtalya, İspanya ve Polonya olmak üzere yedi ülkeden farklı şirketlerin nabzını tuttuk. Nisan ortasına kadar üç hafta boyunca, ihracat faaliyeti olan ve yabancı ülkelerde tedarikçileri ve üretim tesisleri bulunan yaklaşık 3.000 şirketin üst düzey yöneticilerinden oluşan bir örneklemle anket yaptık.
  • İhracatçılar ihtiyatlı iyimserliklerini koruyor. 2023 yılında ankete katılan şirketlerin yaklaşık yüzde 70'i ihracat yoluyla elde edilen iş cirolarında artış bekliyor. 2022 araştırmamızda bu rakam yüzde 80'e yakındı ve Ukrayna'da savaş başlamadan önce yüzde 94’tü. 2022 yılında kaydedilen çift haneli ciro artışına kıyasla 2023 yılı için her iki ihracatçıdan biri sadece +%2 ile +%5 arasında ılımlı bir ciro artışı öngörüyor. Bu durum, 2023 yılı  son küresel ticaret büyüme tahminlerimizle de örtüşüyor: Hacim bazında +%0,7 ve nominal bazda -%0,1. En az iyimser olanlar enerji krizinden en çok etkilenen ülkeler; Almanya, Polonya ve en kötümser olan İtalya.
  • Şirketlerin, yeni pazarlara yönelik iştahlarının azaldığı ve mevcut pazarların konsolidasyonunu tercih ettiği görülüyor. Şirketlerin yüzde 63'ü halihazırda bulundukları ülkelerdeki yatırımlarını artırmayı tercih ederken, yüzde 56'sı bu pazarlardaki pazar payını artırmayı planlıyor. Anket katılımcılarının yalnızca yüzde 47'si yeni ülkelere yatırım yapmayı planlarken, ABD'li firmalar bu bakımdan en az dışa dönük olanlar. Küresel ürün ticaretinde geçen Ekim ayında başlayan durgunluk şirketlerin iyimserliğini azalttı. İleriye dönük beklentiler de halen zayıf seyrediyor. 
  • ‘Ödeme koşulları’ ihracat finansmanı kaynakları sıralamasında ilk üçe geri dönmüş olsa da ihracat finansmanının lideri  ‘nakit’ olmaya devam ediyor. Anket, faiz oranları yükselirken, finansman bulma zorluğunun veya finansman maliyetinin artmasının firmaların üçte birini önemli ölçüde etkileyebileceğini gösteriyor. Bu durumdan en çok da ABD ve İspanyol firmalarının endişe duyduğunu ortaya koyuyor. İlginç bir şekilde şirketler ihracatlarını finanse etmek için, geleneksel finansman kaynaklarının ötesinde, giderek artan bir şekilde ‘Şimdi Al, Sonra Öde’ seçeneğine yöneliyor. Birleşik Krallık ve Fransa'daki şirketler için bu yöntem, nakit ve banka kredilerinden sonra üçüncü finansman kaynağı olarak öne çıkıyor.
  • İhracatçıların %40'ı 2023 yılında ödeme alamama riskinin artmasından korkuyor. Geçen yıla göre daha fazla katılımcı ihracat ödeme vadelerinin uzamasını bekliyor (yüzde 42'ye karşı yüzde 31). Hem ABD hem de Birleşik Krallık'ta bu yıl bu oran yüzde 50'ye yakın seviyelere ulaştı. İhracatta ödeme alamama riskinde artış bekleyen katılımcıların oranı 2022 yılı başındaki ankete kıyasla 11 puan artarak ortalamada yüzde 40'a yükseldi. Artış, ülkeler geneline yayılmış olmakla birlikte özellikle Birleşik Krallık ve Almanya'da dikkat çekici (her ikisinde de +16 puan). İtalya'da ise sadece +6 puan.
  • Tedarik zinciriyle ilgili zorluklar ve riskler hâlâ devam ediyor ek olarak finansal kısıtlamalar da kendini göstermeye başladı. Anket katılımcılarına zorluklar ve riskler sorulduğunda,  2023 yılında ihracat faaliyeti üzerinde en sık olarak (yaklaşık yüzde 75) nakliye riskleri ve maliyetlerinin  önemli bir etkiye sahip olduğunu belirttikleri görülüyor.
  • Devlet destekleri bakımından ihracatçıların beklentilerinin başında ne geliyor?  İş gücü becerilerinin artırılması ve düzenlemelere ara verilmesi. Şirketler  doğrudan devlet desteğini daha az kullanıyor. Ancak, katılımcıların neredeyse yarısı, geçen seneki anketle aynı oranda ihracatı geliştirmeye yönelik destekler içinde öncelikle finansman desteğini tercih ettiğini belirtiyor. Örneğin, İhracat Kredi Kuruluşları, kalkınma bankaları, devlet garantili krediler, hibeler gibi… Genel ortalamaya kıyasla özellikle; ABD, İspanya ve Polonya'daki şirketler bunu daha fazla tercih ediyor.  Devletten  beklenen destekler konusunda listede ikinci sırada, iş gücü becerilerinin artırılmasına yönelik aktif iş gücü politikaları (şirketlerin yüzde 47'si, geçen yıla kıyasla +3 puan daha fazla) yer alıyor. Bu konuda özellikle destek bekleyen şirketler; Almanya, Fransa, İtalya ve İspanya'da öne çıkıyor. Polonya ve Fransa'daki şirketlerin yüzde 39’u için ise  ticaret ve ticari düzenlemelerin önündeki engellerin azaltılması  geliyor.
  • Hiçbir etki küresel tedarik zincirlerinde değişim  sağlayacak gibi görünmüyor. Covid-19 ve enerji krizi faaliyetlerini önemli ölçüde sekteye uğratmış olsa da ve ÇSY ve siyasi risklerin arttığını bilmelerine rağmen, şirketler tedarik zincirlerinde ciddi bir değişime gitmedi. Sadece yüzde 25'i Covid sonrası bunu yaptı ve çoğuenerji krizi nedeniyle  bunu yapmayı planlamıyor. ÇSY ve siyasi riskleri azaltmak için üretim tesislerinin yerini veya tedarikçilerini değiştirmeyi düşünen şirketlerin oranı sadece yüzde 20.
  • Dijitalleşme, konum ve hedeflere yönelik küçük düzenlemeler en olası esneklik stratejileri. İleri düzeyde dijitalleşmiş şirketler, şoklardan daha az etkileniyor ve tedarik zinciri aksaklıklarını proaktif bir şekilde azalttıkları için bu risklerle  başa çıkma konusunda daha çevik davranabiliyorlar. Bu da belirsizlik ve aksaklıklarla dolu bir çağda dijital dönüşüme ikna edici bir durum ortaya koyuyor. Kendi bölgelerinde güçlü bir pozisyona sahip olan şirketler bunu korurken, daha geniş ölçekli firmalar dünya çapında yeni fırsatlar arayabilir. Batı Avrupa merkezli şirketler öncelikle Batı Avrupa'yı tercih ederken, ABD merkezli şirketler öncelikle ABD'yi tercih ediyor. Buna karşılık, Asya Pasifik'te yer alan firmalar geleceğe yönelik Latin Amerika ve Afrika'yı değerlendirmelerine almış durumda.
  • ÇSY’ye yönelik şirketler şimdilik kolay hedefler belirlemiş durumda ve çoğu iş sürekliliğini üstte tutuyor. Katılımcıların yüzde 75'inden fazlası firmalarındaki ÇSY harcamaları hakkında bilgi sahibi olduklarını belirtirken, mevcut konjonktüre rağmen yüzde 80'i 2023 yılında ÇSY taahhütleri yerine iş sürekliliğine öncelik vermeyi sürdüreceğini söylüyor. Bununla birlikte, iş sürekliliği ve ÇSY birbirini dışlayan kavramlar değil ve  büyük oranda son enerji krizinin de etkisiyle  katılımcıların yüzde 85'inin uzun vadeli bir enerji dönüşümü planı olması bunun bir göstergesi. Şirketler ayrıca; yönetici ücretlerinde; ÇSY performansına bağlamak 'kahverengi' yani  negatif çevresel performanslarını  pozitife çevirmek, sürdürülebilir veya yenilikçi ürün ve hizmetler geliştirmek gibi daha önemli, yapısal değişimleri göz önünde bulunduruyor. 

Françoise Huang

Allianz Trade

Ano Kuhanathan

Allianz Trade